Pages - Menu

Boztepe

Boztepe, Ordu’ nun en yüksek tepelerinden biridir. Yaklaşık yüksekliği 550 metredir. Boztepe’nin manzarası inanılmaz güzeldir. Aşağı bakıldığında bir tarafta deniz, bir tarafta şehir ayaklarınızın altında uzanır. Güzel bir Pazar geçirmek isteyenler veya sporla çok ilgili olanlar bisikletlerini alarak, bu doğal güzelliğe canlı tanıklık edebilirler.
Bazen insanlar yürüyerek, bazen de arabayla ulaşarak bu güzelliğe tanık olurlar. Akşam Boztepe’ye çıkıldığında ışıklı ve göz alıcı bir manzarayla karşılaşırsınız. Hatta bazen bulutlara bile yukarıdan bakarsınız. 

Yağmurlu günlerde de Boztepe’de puslu ve çok güzel bir hava görülür. Yamaç paraşütü yapmak isteyen insanlar da Boztepe’ye çıkar. Doğal güzellikleri tepeden süzülerek incelemek isteyen insanlar yamaç paraşütünü tercih ederler. Boztepe’de bulunan tesislerde sizin birçok anlamda ihtiyacınızı karşılar. Bu güzel manzara eşliğinde yemeğinizi yiyerek, Boztepe’yi seyre durursunuz. Veya yanlarında semaverini getirip manzaraya karşı çay içenlere de rastlayabilirsiniz.
Boztepe görsel anlamda ruhunuzu ve gözünüzü doyurabilecek yapıda bir doğal güzelliktir. Yeşilliklerin tepesinde uzanan Boztepe’ye, Güneş’in batışına yakın bir zamanda çıkmanızı tavsiye ederiz. Güneşin bu denli güzel battığı bir yere aşık olursunuz adeta. Çıkışı oldukça zor olduğu için, Boztepe’ye teleferik yapılmıştır. Teleferik yaklaşık 7 dakikada sizi Boztepe’ye çıkarır. Teleferikte gördükleriniz ruhunuzu oldukça doyurur. Ağaçlar içinde kuş sesleri ile Boztepe’ye ulaşırsınız.
Son zamanlarda herkes Boztepe’ye çıkmak için teleferiği tercih etmektedir. Ordulular ve dışarıdan gelen yerli turistler için teleferik hem daha kolay hem de görsel açıdan güzel olmuştur. İnsanlar doğayı inceleyerek ulaşmak için bu yöntemi tercih ederler. Boztepe, yüksekliğinden aşağılara doğru baktıkça kendinizi özgür bir kuş gibi hissedersiniz. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamayacağınız bir yerde, hem doğa hem de görüntü başınızı döndürür. Ordu’ya yolunuz düştüğünde buraya mutlaka gitmelisiniz. Karadenizdeki diğer görülmesi gereken yakın yerlerden olan Uzungöl ve Sümela Manastırı'na da göz atın.

Kalem Adası


Kalem Adası; İzmir’in Dikili ilçesine bağlı olan ülkemizde görülmesi gereken muhteşem adalardan biridir. Bademli köyünde bulunur. Kalem Adası son derece tenhadır.
Bunun nedeni adının fazla şekilde duyulmamış olmasıdır. Bu yüzden görülmeye değer harika bir yapısı vardır. Denizi mavi bayraklı ve çok temizdir. Kalem Adası iki kısımdan oluşur. Bir kısmı bademli köyüne bakan kısmı, diğer tarafı da garip adalarına bakan kısımdır. Dikili sahiline oldukça yakındır. Bu yüzden Dikili’den gelen insanlar çok kolay ulaşırlar. Kalem Adası’nda konaklayabileceğiniz tek bir otel bulunur.

Otel fiyatları pahalıdır. Tek otel olması nedeni ile; fiyatlar yükselmiştir. Fakat verdiğiniz paraya değecek bir yapısı vardır. Otel son derece konforlu olduğu için; vereceğiniz paranın; her kuruşu buna değer. Kalem Adası; adeta Maldivleri andırır. Keşfedilmemiş ve el değmemiş yerlerine ulaşmanız mümkündür. Bademli köyünde bulunan iki adadan biri Kalem Adası'dır. Fakat Kalem Adası diğerine göre tatil için daha elverişlidir. Kalem Adası’na genelde ünlü kişiler gelir. Geldikleri özel yatları ile birlikte burada tatil yaparlar.
Kimsenin çok fazla adını bilmemesi nedeni ile sessiz ve huzurlu tatil amacında olanlar burayı tercih ederler. Kalem Adası’nda tatilciler için; dalış kursları da verilmektedir.

Kalem Adası görsel güzellik açısından sizi tatmin ederken aynı zamanda dalış faaliyetleri için güzel bir seçimdir.
Kalem Adası’na çevre ilçelerden ulaşmak isteyenler en fazla 40 dakika içinde tekne ile birlikte Kalem Adası’na ulaşabilirler. Kalem Adası’nın denizi çok temiz olduğu için; size mavinin her tonunu sunar. Görebileceğiniz renkler sizi adeta büyüler. Adeta yeni keşfedilmiş bir yer izlenimini verir. Denizi soğuk değildir. Bu yüzden denizine girerken oldukça rahat edersiniz. Denizi fazla derin olmadığı için; tatilciler tarafından daha çok tercih edilir. Durgun olan denizi yüzmek için çok idealdir. Kalem Adası ziyaretinizde; o güzel denizinin tadını çıkarmadan sakın dönmeyin.

Balat

 
Balat, Haliç kıyısında kurulan İstanbul’un eski semtlerinden biridir. Evleri gelişen teknolojiye oldukça zıttır. Eski zamanların en iyi tasvir edildiği yerlerden biridir Balat. 
Rengarenk evlerine, sokaklarında koşuşan çocuklar eşlik eder. Balat tarihine bakılırsa eskiden Rumların yerleşim bölgesiydi. Rumcada Balat saray anlamına gelmektedir. Fotoğrafçıların uğrak yerlerinden biridir. Çocukların neşesi ve yaşlıların yüzündeki çizgilerin en iyi fotoğraflandığı yerlerden biridir. Mimari yapısının mükemmelliği nedeni ile UNESCO, Balat bölgesini koruma altına almıştır. 
 
Sokaklarında gezintiye çıktığınızda burası İstanbul mu diye kendinize sormadan edemezsiniz. Dapdar sokaklarında, karşıdan karşıya ip bağlanmış evler, bu iplerin üzerine asılmış çamaşırlar, size nerede olduğunuzu sorgulatır. Balat’ta şu an yunanlıların torunları ve romanlar yaşamaktadır. Halkı çok sevecen ve Balat’ ın çok eskilerindendir. Cumbalı evlerine bakarken hayranlığınızı saklayamazsınız. 
 
Evleri eski mimarisi ile size birçok fotoğraf sunar. Fener Balat’ta şuan oturan Yunan torunları burada yaşadıkları hikayeleri pek çok röportajda dile getirirler. Buranın en meşhur yerinin filmlere de konu olan Agora Meyhanesi olduğunu söylerler. 
Agora Meyhanesi burayı kuran kişinin torunları tarafından işletiliyordu. Fakat bir süre sonra işletilmemeye başlandı. Şuan kapalı ve köhne bir halde tekrar açılacağı zamanı beklemekte. Balat’ta eski tarihi diriltmeye yönelik çalışmalar mevcuttur. Fakat yerli halkı bu duruma çok sıcak bakmıyor. 

Samimiyetin ve içtenliğin kaybolacağını düşünüyorlar. Balat'tan başka hiçbir yerde göremeyeceğiniz manzaralar, içinizi neşeyle doldurur. 
Kapının önünde oturan kadınlar, seksek ve saklambaç oynayan çocuklar, kahve önlerinde oturan adamlar, sizi geriye döndürüp hüzünlendirir. Balat’ta özlediğiniz bir hayatın tam ortasında bulursunuz kendinizi. Yeni projeler hayata geçirilmeden önce gidip görmeniz, şiddetle tavsiye edilir. Kim bilir sizde dapdar sokaklarında gezerken, çocukluğunuza dair neler hatırlayacaksınız. Haliç ve Atatük köprüleri arasında bulunan Balat'a gitmek için, Eminönü'nden Pierre Loti tarafına giden tüm otobüsleri kullanabilirsiniz. Unkapanı Köprüsü'nden de yürüyerek Balat Mahallesi'ne ulaşabilirsiniz.

Karasu Plajı

 
Karasu Plajı, Sakarya ilinin Karasu ilçesinde bulunur. Karasu sahili Türkiye’nin en uzun ikinci sahil ünvanına sahiptir. Sahil uzunluğu yaklaşık olarak 15 kmdir. 
Kumları bazı romatizmal hastalıkların iyileştirilmesi için faydalıdır. Sakarya’dan 2 saat sürecek bir yolculuk sonunda Karasu Plajı’na ulaşabilirsiniz. Karasu Plajı’ndan denize girmek isteyen kişiler için bazı uyarılar yapmakta fayda vardır. Karasu denizi İstanbul'un Karadeniz'deki Kilyos, Ağva sahilleri gibi çok dalgalıdır. Aniden derinleşen kısımları da tehlike saçar. Bu yüzden Karasu sahilinde pek çok cankurtaran vardır. Cankurtaranın bulunmadığı yerlerde boğulma olayları gerçekleşir. 
 
Bu yüzden yüzmeyi çok iyi bilmiyorsanız, kendinizi tehlikeye atmamalısınız. Karasu Plajı’nın çevresinde oteller ve pansiyonlar bulunur. Kalmak istediğinizde uygun fiyatlı pansiyonlar bulabilirsiniz. Karasu Plajı'nda jet ski gibi aktivitelerle eğlenebilirsiniz. Yaz aylarında çok kalabalık olduğu için; güneşlenecek yer bulamayabilirsiniz. 
Bu yüzden eylül ayları daha çok tercih edilir. 

Denizi bu tarihlerde daha temiz ve sağlıklıdır. Karasu Plajı’na kurulan liman yüzünden, plajın eski görüntüsü biraz bozulmuştur. Karasu Plajı’ndaki su, yükselip kıyı taraflara daha çok yaklaşmıştır. Karasu Plajı ne olursa olsun; insanların tekrar tekrar görmek isteyeceği bir yer olmuştur. Bunun nedeni sahilinin çok geniş ve ferah olmasıdır. Kumlarının güzelliği ve faydaları; yerli halkı tarafından daha çok bilinir. 
 
Karasu Plajı'nda bazı aylarda, yengeç yavrularına da rastlayabilirsiniz. Yumurtlama dönemlerinde plajda olabilirler. Karasu Plajı’nın bir güzelliği de yapısının çok bozulmamasından gelir. Tek eksi yönü, dalgalarının hırçın olmasıdır. Güneşlenmek ve plajına uzanıp kitap okumak için ideal yerleri vardır. Plajında piknik yapıp, hatta mangal yakan insanları bir süre sonra garipsememeye başlarsınız. Nede olsa Karasu Plajı’nın güzelliğine hiç bir şey gölge düşüremez diye düşünerek; tatilinize devam edersiniz.